NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
83 - (1779) حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة.
حدثنا عفان.
حدثنا حماد بن
سلمة عن ثابت،
عن أنس؛ أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم شاور،
حين بلغه
إقبال أبي
سفيان. قال:
فتكلم أبو بكر
فأعرض عنه. ثم
تكلم عمر
فأعرض عنه.
فقام سعد ابن
عبادة فقال:
إيانا تريد؟
يا رسول الله!
والذي نفسي
بيده! لو
أمرتنا أن
نخيضها البحر
لأخضناها. ولو
أمرتنا أن
نضرب أكبادها
إلى برك الغماد
لفعلنا. قال:
فندب رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
الناس.
فانطلقوا حتى
نزلوا بدرا.
ووردت عليهم
روايا قريش.
وفيهم غلام
أسود لبني
الحجاج.
فأخذوه. فكان
أصحاب رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
يسألونه عن
أبي سفيان
وأصحابه؟
فيقول: ما لي
علمك بأبي
سفيان. ولكن
هذا أبو جهل
وعتبة وشيبة
وأمية بن خلف.
فإذا قال ذلك،
ضربوه. فقال:
نعم. أنا
أخبركم. هذا أبو
سفيان. فإذا
تركوه فسألوه
فقال: ما لي
بأبي سفيان
علم. ولكن هذا
أبو جهل وعتبة
وشيبة وأمية
بن خلف في
الناس. فإذا
قال هذا أيضا
ضربوه. ورسول
الله صلى الله
عليه وسلم
قائم يصلي.
فلما رأى ذلك
انصرف. وقال:
(والذي نفسي
بيده! لتضربوه
إذا صدقكم.
وتتركوه إذا
كذبكم).قال:
فقال رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
(هذا مصرع
فلان) قال:
ويضع يده على
الأرض، ها هنا
وها هنا. قال:
فما أماط
أحدهم عن موضع
يد رسول الله صلى
الله عليه
وسلم.
{83}
Bize Ebû Bekir b. Ebî
Şeybe rivayet etti. (Dediki): Bize Affân rivayet etti. (Dediki): Bize Hammâd b.
Seleme, Sâbit'den, o da Enes'den naklen rivayet etti ki,
ResûlüIIah (Sallallahu
Aleyhi ye Sellem) Ebû Süfyân'ın gelişini duyduğu vakit müşavere yapmış. Enes
şöyle demiş :
—Evvelâ Ebû Bekir
konuştu; Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), ona iltifat etmedi. Sonra Ömer
konuştu; ona da iltifat etmedi. Bunun üzerine Sa'd b. Ubâde kalkarak:
— Biz/mi kasdediyorsun
yâ Resûlâllah? Nefsim yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki, sen bize
atlarımızı denize daldırmamızı emretsen daldırırız! Onları Berkü'l-Gemâd'a
sürmemizi emretsen bunu da yaparız! dedi. Bunu müteakıb Resûlullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) halkı davet etti. Onlar da yola revân olarak Bedr'e indiler.
Derken yanlarına Kureyş'in sucuları geldi. içlerinde Benî Haccâc kabilesinin
siyah bir kölesi de vardı. Hemen onu derdest ettiler.
Resûlullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)'in ashabı ona Ebû Süfyân'la arkadaşlarını soruyorlardı. O da:
— Ebû Süfyân hakkında bilgim yok. Ama işte Ebû
Cehil, Utbe, Şeybe ve Ümeyyetü'bnü Halef!., diyordu. Bunu söylediği vakit onu
dövüyorlardı. O da :
— Evet! Ben size haber vereceğim! işte Ebû
Süfyân! diyordu. Kendisini bırakıp da sorarlarsa :
— Ebû Süfyân hakkında bilgim yok! Ama işte Ebû
Cehil, Utbe, Şeybe ve Ümeyyetü'bnü Halef insanların içinde!., diyordu. Bunu
söyledi mi kendisini yine dövüyorlardı. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem) de kalkmış namaz kılıyordu. Bunu görünce namazdan çıktı:
«Nefsim yed-i kudretinde
olan Allah'a yemîn ederim ki, size doğruyu söylediği vakit onu dövüyorsunuz;
yalan söyledi mi bırakıyorsunuz!» buyurdular. Enes demiş ki: Bir de Resûlullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
«Şurası filânın düşeceği
yerdir!» diyor; ve elini yerde oraya buraya koyuyordu. Ve müşriklerden hiç biri
Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in elinin yerinden öteye geçmedi.
İzah:
Ulemânın beyânına göre
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in Bedir harbine çıkmazdan önce ashabı ile
müşaverede bulunması Ensârı denemek içindi. Çünkü Ensârdan aldığı bey'atta
onunla birlikte harbe çıkmaları şart koşulmamış; sadece düşmanın saldırısına
karşı kendisini koruyacaklarına söz vermişlerdi. Onun için burada harbe iştirak
edip etmeyeceklerini anlamak istemişti. Ensâr-ı kiram her zaman olduğu gibi, bu
defa da en güzel şekilde muvafakat cevabı verince ordu harekete geçmiştir.
Berkü'l-Gimâd :
Mekke'nin sahîl tarafına düşen ve ona beş günlük mesafede bulunan bir yerdir.
Bâzıları Berk ile Gimâd'in, ayrı ayrı iki yer olduğunu söylemişlerdir. Kaadi
İyâd'a göre burası Hecer taraflarının nihayetinde bir yerdir. Gimâd kelimesi
Gumâd şeklinde de okunmuştur. ibrahim Harbî, Berkü'l-Gimâd'ın uzaklıktan kinaye
olduğunu söylemiştir.
Ravâyâ: Râviyenin
cem'idir. Râviye su taşıyan devedir.
Nebi (Sallallahu Aleyhi
ve Sellem)'in namazdan çıkması selâm vermek suretiyle olmuştur.